Özel gün fotoğrafçısı
Hayatımızda bir takım ”an” lar var, bir kez yaşanan, çok özel olan, unutulmak istenmeyen, yıllarca anlatılıp duran. Bir de bu anlara şahitlik edenler, ölümsüzleştirenler, sizinle birlikte yaşayıp güzelleştirenler var. Özlem Turan o kişilerden biri işte. Evlenmemle birlikte hayatıma girdi kendisi. O günden bu yana düğünümüzde, Lina’yı beklerken, Lina doğduğunda ve Lina büyürken, ilk yaşına girerken hep Özlem vardı yanımızda. Bir tek yenidoğan çekemedik, onun o muhteşem yenidoğan bebeklerinden olamadık. Özlem’in tüm çabalarına rağmen Lina o gün neredeyse tüm gün uyumayarak bize izin vermedi, böylece Özlem için de bir ilk olduk.
Fotoğraflarının güzelliğinin, doğallığının yanısıra, gün boyu tecrübeleriyle beni rahatlatan, yönlendiren ve birçok konuda danışabildiğim biri olması sebebiyle de seviyorum onu. Bu özel günler aynı zamanda içinde stres de barındırdığı için böyle bir insanın yanınızda olması gerçekten rahatlatıcı.Bana sorarsanız bu piyasadaki sayılı iyi kişilerden biridir çünkü hayalkırıklığı yaşatmaz.
Doğum fotoğrafçısı Özlem Turan Hürriyet yazarkafe röportajı!
Ünlü doğum fotoğrafçısı Özlem Turan ile gerçekleştirdiğimiz hoş sohbette bu işe nasıl başladığını ve işinin inceliklerini öğrendik.
– Bebek fotoğraflarını nasıl çekiyorsunuz?
Bebek, çocuk, aile fotoğrafları; tüm bu çekimler öncesinde, çekim sırasında ve sonrasında özel bir çalışma gerektiriyor.
Öncelikle çekimden önce ailenin yapısı, bebeğin cinsiyeti, karakteri, yaşı gibi bilgileri aileden alıyorum ve onlardan birkaç fotoğraf istiyorum. Böylece kafamda yaklaşık olarak neler çekeceğimi planlıyorum, bazen bunu kağıda da geçirip gittiğimde aile ile paylaşıyorum.
Fakat her ne kadar planlı olsam da, “hayat siz plan yaparken başınıza gelenlerdir” sözünde olduğu gibi en güzel, en duygu yüklü karelerimi en umulmadık, en beklenmedik, en doğal, en savunmasız anlarda yakaladığımı ve yakalayacağımı gayet iyi biliyorum.
Genelde bu çekimler 2-3 saat sürüyor ama ben fotoğraf çekmenin çok büyük bir kısmının anı bek-lemekten geçtiğine inanıyorum.
Hele de bebek, çocuk fotoğrafları çekiyorsanız onların mama saati, uyku saati tüm bunlara çok dikkat ederim.
Çekim saatini de hem doğal ışığa hem de bebeğin ve ailenin çekim için en uygun olduğu saate göre ayarlarım.
Doğal ışığı seviyorum ve stüdyo değil ailelerin evlerini tercih ediyorum. Bebeklerin ve ailelerin kendi evlerinde ve yüzlerine flaş patlamadığında daha doğal pozlar verdiklerine inanıyorum.
Yanımda mutlaka battaniyeler, tokalar, şapkalar götürüyorum, ayrıca bebeğin gardırobunda da beğendiğim kıyafetler ve detaylar olursa onları da kullanıyorum.
Çekim anında da mümkün olduğunca o ailenin en doğal anını yakalamaya çalışıyorum.
O yüzden benim farkımda olup poz verdikleri ilk karelerden sonra, beni unutup karakterlerini ve aralarındaki sevgiyi ortaya koydukları anlar çok değerli, çünkü ben gözümle görüyor gönlümle çekiyorum. Kalbim işte “o an” diyor ve deklanşöre basıyorum.
– Doğum fotoğrafları çekmeye nasıl karar verdin?
Fotoğrafla hep iç içeydim klişesine girmezsek, fotoğrafı hobiden işe çevirme kararını 2008′de çalıştığım şirket kapatılıp işsiz kalınca aldım ve oturup çok çok detaylı bir iş planı hazırladım. Sonrasında tüm çevreme haber saldım, doğum, aile, doğum günü, düğün, babyshower tüm özel günleri olan arkadaşlarımın, onların arka-daşlarının fotoğraflarını çekmeye başladım.
Zaten birini çektim ve sonrasında onların çevresinden hemen talepler geldi. Her şeyin benim tahminimden çok hızlı geliştiğini söylemeliyim.
Bu arada bir moda fotoğrafçısına asistanlık yapıyordum. Bir çekim sırasında bir doğum fotoğrafçısı ile tanıştım.
Kırılma noktalarından biri o gündür, biri de bir arkadaşım ve bebeğini fotoğrafladıktan sonra fotoğraflarımın fotoğrafçılar ve gözüne inandığım tasarımcılar tarafından çok beğenildiği gün. İşte benim “tamamdır” dediğim ve güvenimin geldiği an o andır.
– Doğum fotoğrafları çekerken nelere dikkat ediyorsunuz? Özellikle hangi anları kaçırmıyorsunuz?
Doğum çekerken heyecanlanmamak, duygulanmamak mümkün değil. Ben o duygu yoğunluğu sırasında gözümü vizörden ayırmayıp doğru anda deklanşöre basmayı tercih ediyorum, öyle şak şak devamlı deklanşöre basan bir fotoğrafçı değilim.
Tecrübenin de getirdiği bir planlı durum oluyor bir süre sonra tabi, ama bence o ilk doğdukları an, anne ile karşılaşma, babanın kucağındaki ilk anlar, baba, anne ile ilk bakışma paha biçilemez. Ve de tanıdık, eş dost, anneanne, babaanne, dedelerin bebekle karşılaştıklarında verdikleri ilk tepkiler, onları görünce ben de coşuyorum tabi:)
– Fotoğraf stilinizi anlatmanızı istesek nasıl tanımlarsınız?
Doğal, naif, modern, rafine. Anı dondurduğum ve fotoğrafa bakınca o anı yaşamışsınız gibi hissettiren fotoğraflar… Fotoğraflarımdan duygu geçip size o andaki duyguyu hissettirebiliyorsam benden mutlusu yok.
Zaten o an hemen yüzüme yansıyor bu ve bir çocuk tebessümü yerleşiyor yüzüme… Kafamda ben neyi çekiyorum sorusunun cevabını verebiliyorsam zaten o fotoğraf hem benim istediğim, çekmekten zevk aldığım fotoğraf oluyor hem de aileler mutlu oluyor. Yoksa benim fotoğraflarını çektiğim ailelerin evlerinde çok iyi SLR makineleri var ama iş sadece deklanşöre basmak değil; o anı hissedip, bekleyip doğru anda hem gözünüz hem kalbinizle onayladığınız anda basmak.
Fotoğraf çekmenin teknik bilgiye ve donanıma sahip olduktan sonra çok basit olduğunu, önemli olanın duyguyu yakalamak olduğunu her zaman dile getiriyorum. İyiliğe, iyi enerjiye, iyi düşünmeye, bebeklerin muhteşem pozitif ve bulaşıcı enerjisine ve tüm bu güzelliklerin çekimi etkilediğine inanıyorum.
– Aileler sence neden doğum için ayrı bir fotoğrafçı tutmalı?
O eşsiz anı yaşamak için tabi ki; yaşamak ve çekmek çok ayrı şeyler. En net kendi yeğenimin doğumunda yaşadım bunu. Normalde 500 fotoğraf çekiyorken 150 fotoğraf çekebildim ve bir ara makinemi bırakıp hüngür hüngür ağladım yeğenimin doğumunda. O anı yaşamak varken niye kendinizi olayın içinde değil de kamera arkasında tutmak isteyesiniz ki. Ayrıca daha anlatırsam sayfalar sürecek birçok neden var, ama bence ilk sebep o anı yaşamak, sonrasında normal ya da sezaryene bağlı olarak diğer sebepler sıralanır gider…
Bence fotoğrafçılığı iş olarak yapmak ayrı, hobi olarak yapmak çok ayrı şeyler. Ayrıca ameliyathane ortamı, ne zaman neyin olacağı, neye ne kadar izin verileceği, zamanlamalar, açıkçası çok detay var ayrı bir yazı konusu olabilecek.
– Sen de bir annesin, doğum anından etkileniyor musun ya da anne olmanızdan dolayı anne ile aranızda farklı bir etkileşim oluyor mu?
Evet kızım 2,5 yaşını geçti ve normal doğumla dünyaya geldi. Hem doğum ve annelik tecrübem hem işim dolayısıyla girdiğim doğumlar hem de takip ettiğim gruplar ve bloglar sayesinde artık bu konuda çok fazla bilgi sahibiyim.
Annelerin de bunu hissettikten sonra bana güvenleri bir kat daha artıyor ve daha keyifli, daha güzel çekimler ve arkadaşlıklar doğuyor. Ben zaten çekim anında çektiğim bebeği ve anneyi dünyanın en güzel bebeği, annesi olarak görüyor ve aşık oluyorum. Fotoğraflarımı o duygularla çekiyorum, sonra eve gelince aslında durumun böyle olmadığı anlıyorum. Bence zaten her şey iç güzellik.
Bir annenin gözünde o ışığı görüyorsam dünya duruyor benim için ve başlıyorum deklanşöre basmaya…
– Aileler sizi niye tercih ediyor ya da etmeli?
Aileler benim fotoğraflarıma bakıp “evet, işte bu”, “ben böyle doğum fotoğrafları istiyorum”, “benim doğum fotoğraflarımı Özlem Turan” çeksin diyorlarsa beni tercih etsinler, kalplerinin sesini dinlesinler.
Ben beni tercih eden ailelerin göz zevklerinin çok gelişmiş aileler olduklarını kesinlikle söyleyebilirim. Hem eski işim dolayısıyla reklam sektöründen aileler hem de görsellik gerektiren bir işi olmasa da gerçekten gözleri farklı gören aileler. Rafine, yalın, doğal fotoğraf seven kişiler beni tercih ediyor bence.
– Ya işin duygusal boyutu?
Çok çok yoğun, çünkü her ailenin en önemli gününde onlarlasınız, duygusal olarak etkilenmemeniz mümkün değil, hele benim gibi antenleri açık biriyseniz… Bu, hatta bazen bende fazla yüklenmeye bile sebep oluyor. Çok yoğun duygu yüklü çekimlerden sonra sadece biraz uyuyup kendimi tekrar şarj edip kendime gelebiliyorum, fiziksel olarak da çok kondisyon gerektirdiğini söyleyebilirim, özellikle benim gibi çekim sırasında farklı açılar bulmak için devamlı bir yerde bir gökteyseniz.
Doğum fotoğrafçısı Özlem Turan Bebeğimle Elele Mayıs 2011 sayısındak
“Gönlümün onayladığı anda deklanşöre basarım”
Özlem Turan, işini pek şansa bırakmayı sevmeyenlerden. Çalıştığı şirket kapandıktan sonra hayallerini gerçekleştirmek için iç içe olduğu fotoğrafı profesyonel iş hayatına katmaya karar vermiş. Daha önceden görsel sanatlarla ilgili bir iş yaptığı için doğum fotoğrafçılığına başlaması çok zor olmamış. Bunda anne olmasının da büyük katıkısı olduğunu söylüyor; “Anne olunca üçüncü gözüm açıldı. Her şey daha anlamlı, her bebek, her anne daha güzel göründü gözüme. Anne bebek arasındaki o muhteşem bağın beni her an gözyaşlarına boğacak kadar büyük olduğunu hissettiğimde artık doğum fotoğrafçılığının tozunu yutmaya başlamıştım.” İlk işinde ameliyathanenin katı kurallarını algılayıp, fotoğrafa öyle konsantre olduğunu söyleyen Turan işinin bebeğin ilk nefesiyle şenliğe dönüştüğünü anlatıyor; “Ve o ilk nefesi fotoğrafa aktarmak için gözümü vizöre yapıştırıp netliği ayarlayıp, gönlümün onayladığı an deklanşöre basarım.” Tabii bu işin bir de unutulmazları var. Her doğumdan birkaç anı ile çıkan Turan’ın bir sezeryan ameliyatı sırasında annenin ” Özlem hanım bonemi çıkarıp saçımı tarar mısınız?” demesi unutamadığı anlardan biri. Bebeğinin doğum anını ölümsüzleştirmek isteyenlere de birkaç tavsiyesi var Özlem Turan’ın: “Teknik donanım tecribe önemli ama kendilerine yakın hissettikleri, bu özel günü paylaşabileceklerine inandıkları biriyle doğumhaneye girmeye özen gösterin. Tekrarı olmayan bir anda sizi enerjisiyle boğacak birini o gün yanınızda istemezsiniz. Her fotoğrafçının, her ailenin bir tarzı var bence. Tarzınızın uyuştuğu fotoğrafçıyı bulursanız hem bir fotoğrafçı hem mi arkadaş kazanmış olursunuz” diyor ve ekliyor; “Ben daha rafine, yalın, doğal fotoğraflar çekiyorum ve o tarz fotoğraf seven ailelerle daha iyi bir uyum yakalıyoruz.”
Doğum fotoğrafçılığına yeni başlayanlara da birkaç tavsiyesi var Turan’ın;” Önce gözlemci olmayı bilmek gerekiyor. Çünkü ameliyathane bizim ön planda olduğumuz bir yer değil, biz orada misafiriz. Kendimizi doğumun her anında transparan yapmayı bilmemiz ya da öğrenmemiz gerekiyor. Ayrıca hamile ve annelerle çalışıyoruz, lafımızın nereye gideceğini görüp ona göre konuşup hareket etmemiz gerekiyor. Çünkü fotoğrafçılık bir meslek değil bir yaşam biçimi”
Neler yapıyor?
Doğum, düğün, aile fotoğrafları Özlem Turan’ın uzmanlık alanları. Doğum öncesi, doğum anı, bebeğin yıkanması, annenin odaya gelişi, ilk emzirme, aile fotoğrafı gibi detayların hepsi Turan’ın hazırladığı doğum albümünün içinde yer alıyor. Dilerseniz doğumdan sonra bebeğinizin evine ilk girişini de ölümsüzleştirebilirsiniz. Özlem Turan’ın çalışmalarına daha yakından bakmak için www.ozlemturan.com adresini tıklayabilirsiniz.
Gizem&Cem düğün fotoğraflarım Mayıs 2011 Bride’s dergisinde
Herkesin hayatında dönüm noktaları vardır. Ve tesadüf dedigimiz olaylar götürür bizleri o noktalara. Üniversiteye başladığım gün `neden buradayım` sorusunun cevabının bu birliktelik olacağını tahmin bile edemezdim. Cem iki yıl üstüste aynı üniversite ve bölümü kazanıp okumaya karar verirken ben de yanlış kodlamayla oraya girmiştim isteksizce. Cem okula uğramaz dersleri takip etmezdi. Sınav öncesi kütüphanede tanıştık, sınava girip birbirimize kopya verdik. Harika bir ilk paylaşımdı. Öyle doğal bir tanışmaydı ki adını bile sormamıştım. Sınav kağıdından okuduğum isim olan Cem e sonradan neden herkesin Tolga dedigini anlayamamıştım. Bugün hala annesi babası Tolga derken o benim için Cem dir. Sonrasi sıkı dostluk, araya giren Bursa, İstanbul, Amerika üçlüsüne ve geçen yıllara rağmen devam eden türden. Ve bir gun sıradan bir mesajla `Şehirde çok yağmur var ne yapalım? diye sorduğumda `gönlünden ne geçerse diye ` cevap gelince gönlümden geçen işte bu düğüne giden yol olmuştu.
Herşeyin başladığı o günün yağmurunu düğün günümüze de taşıdık. Düğünden bir gün önce arkadaşlarım beni teselli icin arıyorlardı. Nasıl bir yağmur fırtına. Tencerenin dibini kazımayı severdim de bilsem yaparmıydım hiç. Bir yandan fotoğraf çekimine mi üzüleyim diğer yandan fırtınadan calışmayan feribot seferlerine mi. Bir gelinin başına gelebilecek en çaresiz durumdur yağmur, damat ise Allahtan daha mantıklı. Özel gelin damat şemsiyesi almış gayet rahat ve esprili. Amerika da yasayan bir arkadaşımız var. Yağmur yağmasın diye cocuklar orda bir tekerleme söylerlermiş . `Rain rain go away please come again but another day` diye tekrarlarlarmış. Benim de biyerden duymusluğum vardı. Kırk tane kel ismi bulup altalta yazarsan düğünde yağmur yağmazmış. Biz ailece bildiğimiz bütün kelleri yazdık hatta kırkı aştık kendimizi alamadık. Bir yandan da ingilizce tekerleme sürekli dilimizde. Sonuç mu? Düğün günü tek bir damla yağmur yağmadı. Bütün gün ve gece..
Tüm gün bizimle olan düğün fotoğrafçımız Özlem bana sorarsanız tam bir düğün günü koçu. Bonus olarak harika fotoğraflar çekiyor gibi. Sizin için ilk olan bu karmaşık günün benzerlerini defalarca paylaşmıs biri olarak her cümlesiyle içinize su serpiyor. Hangi saatte ne yapılması gerektiğini birlikte planladık. Bir güne sığdırılması gereken makyaj, kuafor, fotoğraf çekimi, evden çıkış, mekana varış icin saatleri belirledik. Ben bütün bunlar için öğlen 1 gibi buluşuruz dediğimi hatırlıyorum. Özlem gülmüştü. Serüven sabah 10 da makyajla başladı. Hiç sıkışmadan aksilik olmadan ki bu tür durumlar icin b planları mevcuttu, tamamladık günü. Her türlü duyguyu bir anda hissedebilecegim başka bir gün yasayacağımı zannetmiyorum. Mutluluk, telşs, endişe, huzur, keyif ve korku..Belki doğumda ..E o zaman da Özlem bizimle olursa destegiyle böyle keyifle geçer her özel günümüz..
Düğün mekanı seçimimiz hiç zor olmamıstı. Tanıştıgımız, birbirimize bağlandığımız, evlenme teklifini kabul ettigim yer bizim icin bir üniversitenin cok otesinde yuvamız gibi olan Yıldız Tesisleri, gelirin burslu öğrenci fonuna katkısının anlamıyla biz onu diil o bizi seçmiş gibiydi. Hep bir bahar düğünü istediğimizden ve gelecek seneyi beklemek istemediğimizden mekana Ekim ayında ilkbahar çiçekleriyle lavanta kokusuyla ve mor renk hakimiyetiyle bahar ı getirmeye çalıştık. İlk dans parçamız da alışılmış romantik slowların dışında bu sebepten Candan Erçetin “Bahar” oldu.
Düğün başladığında coktan rahatlamış o anların keyfini çıkarıyordum. Çok mutluydum. Bu o kadar önemli ki. Saçınız, gelinliğiniz müzik ne kadar önemli detaylar olsa da eğer gülümsemeniz gerçek diil ise hiç bir anlamı yoktur. Mutlu gelin damat eşittir cok güzel düğün demek. Eğer davetliler düğün sonrası ne güzel düğündu ne çok eğlendik diyorlarsa bu siz eğlendiginiz içindir. Ertesi gün herşey bittiğinde uçan kuşlar kadar rahat oluyor insan ve masallardaki kadar mutlu..
Gizem Kavuncuoğlu – Cem Tolga Bayraktar
Evlilik tarihi:
09.10.2010
Mekan:
Yıldız Hisar Kulübü
Hazırlık ve gelin damat fotoğrafları mekanı:
Organizasyon:
Gelinlik:
Damatlık:
Beymen
Gelin ayakkabı:
Vario
Damat ayakkabı:
Doucal’s
Gelin saç:
Hande Haluk Hair Designer / Ulus
Damat saç:
Zenduman / Etiler
Gelin Makyaj:
Fotoğraf:
Müzik:
DJ Tuna – Musicoutre
Çiçek:
Pasta:
Pelit
Doğum fotoğrafçıları Günaydın Gazetesinde
Doğum fotoğrafçılığı yapan üç kadın, anne babaların unutulmaz anlarını belgelerken, anne olmanın avantajını yaşadıklarını söyledi: O an yaşanan duyguları çok iyi anlıyoruz…
Doğum fotoğrafçılığı yapan Ayça Oğuş, Aslı Tür ve Özlem Turan, anne-babaların en unutulmaz anını ölümsüzleştirirken; anne olmanın avantajını yaşadıklarını söylüyor… Üç kadın, Bebeğim ve Biz dergisine konuştu…
ÖZLEM TURAN
“Bebeklerin ve doğumun pozitif enerjisine inanıyorum. Bu hisle deklanşöre bastığınızda öyle bir kare yakalıyorsunuz ki, o kareye 20 sene sonra baktığınızda da o günkü duygu size geçiyor. Ben de doğum yaptım, ben de emzirdim… Aynı şeyleri yaşamış biri olarak annelerle aynı dili konuşabiliyoruz.”
Doğum fotoğrafçıları ve çocukları Bebeğim ve biz dergisi Ocak 2010 sayısında
Bebeğim ve biz Ocak 2011 sayısına Aslı, Ayça, ben çocuklarımız Ada,Buse ve Erin konuk olduk. Doğum fotoğrafçıları ve çocukları… görsel olarak tam bir şölendi bence:) Erin ve Ada gelene kadar Buse bu işten çok da hoşnut olmadı fazla ilgi sıktı onu biri saçını yapmaya çalışıyor biri Buse kameraya bak diğeri giydirmeye çalışıyor zaten Busecik kendi kreasyonunu kendi seçtiği ve çok da cicili bicili şeylerden hoşlanmadığı için biraz kriz durumları oldu ya da beğendiği Honney bunny tütüleri bunlar benim çıkarmayacağım diye tutturdu ama çok güzel bir hatıra oldu Ada ve Erin gelince de rahatladı zaten sonrası rahat geçti. Gerçekten çok güzel kıyafetler giydiler dergide görebilirsiniz.
Doğum fotoğrafçısı Özlem Turan CNN Turk’te
Doğum fotoğrafçısı Özlem Turan CNNTürk \”Güne Merhaba Haftasonu\” program konuğu
Doğum fotoğrafçısı Özlem Turan Formsante dergisinde
Zamanı dondurun!
Doğal,naif,modern… Doğum,bebek,aile fotoğrafçısı Özlem Turan’ın fotoğraflarında bu üç kavram var işte. En güzel, en kıymetli, en heyecanlı anlarınızda sizi çok iyi anlayacak, sizin kadar titiz, sizin göremediklerinizi bile görebilecek birine mutlaka ihtiyacınız olacak. Turan, tüm duyguları deklanşöre dokunarak dondurmayı başarıyor. Onun harika fotoğraflarıyla tanışmak için www.ozlemturan.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Doğum fotoğrafçısı Özlem Turan Haftasonu dergisinde!
“Özel anlarınız ona emanet
Doğum, düğün… Yaşamınızın en önemli anları… En önemli ve unutulmaz.. Kendi içinde ilk ve tek özel olan bu anları ölümsüzleştirmeyi kim istemez ki? Peki bu çok önemli anları bir profesyonelin gözüne teslim etmeye ne dersiniz? Doğum, bebek, aile fotoğrafçısı Özlem Turan, vizöründen sizin gözünüzle bakıyor ve hayatınızın en güzel kareleri için denklanşöre basıyor. Çekimlerinde doğal ışığı ve fotoğraflayacağı kişilerin en rahat ettiği mekanlarda gerçekleştirmeyi tercih eden Turan, tarzını naif, doğal ve modern olarak tanımlıyor. ODTÜ İşletme Bölümü’nü bitirdikten sonra reklam ve pazarlama dünyasında uzmanlaşan Turan, şimdi tüm bu birikimini fotoğrafçılıkta kullanıyor. Özlem Turan’ın doğum, bebek, çocuk, aile ve düğün fotoğrafları https://www.ozlemturan.com adresinde görülebilir.”
SON YORUMLAR